Bergama Kütüphanesi ve Yazının Dönüşümü
Yazının icadı, insanlık tarihinde büyük bir dönüm noktası olarak kabul edilir. İnsanoğlunun bilgiyi kaydetme ve aktarma arzusunun bir ürünü olan yazı, başlangıçta kil tabletler, taş levhalar ve papirüs gibi yüzeylere işlenmiştir. M.Ö. 2400’lü yıllarda, yazı için en yaygın kullanılan malzeme papirüs idi. Nil Nehri kıyılarında yetişen papirüs bitkisi, yapraksız ve üçgen gövdeli bir kamış türüdür. Mısırlılar bu bitkiden elde ettikleri papirüsü, yazı yazılabilir bir yüzeye dönüştürdü ve uzun yıllar boyunca Mısır, papirüs ticaretiyle dünya çapında bir bilgi aktarım merkezi haline geldi.
Papirüs sayesinde Mısır’da bir kültürel ve bilimsel gelişme yaşandı; özellikle İskenderiye’deki kütüphane, antik dünyanın en büyük bilgi hazinelerinden biri haline geldi. Yaklaşık bir milyon papirüs tomarının yer aldığı bu devasa kütüphane, bilgiyi koruma ve yayma açısından önemli bir role sahipti. Zamanla bu bilgi merkezleri arasındaki rekabet de yoğunlaştı ve İskenderiye Kütüphanesi, Bergama Akropol Kütüphanesi gibi farklı coğrafyalardaki kültür merkezleriyle kıyasıya bir yarışa girdi.
M.Ö. 2. yüzyılda, İskenderiye Kütüphanesi ile Bergama Akropol Kütüphanesi arasındaki rekabet en üst seviyeye ulaştı. Bu dönemde, Atina’da ünlü bilgin Neleus, arşivindeki değerli kitapları açık artırmaya çıkardı. İskenderiye ve Bergama’dan kütüphane müdürlerinin katıldığı bu artırmada, Bergama Kütüphane Müdürü, kitapların ağırlığı kadar altın vererek nadide eserleri satın aldı. Bu olay, hem Yunan hem Mısır hem de Anadolu’da büyük yankı uyandırdı ve kültür merkezleri arasındaki yarışta Bergama’yı öne çıkardı.
Bu olayın ardından, İskenderiye’de büyük bir yankı uyandı ve Mısır Krallığı, Bergama’nın yükselişini durdurmak için stratejik bir hamle yaparak papirüsün Bergama’ya satışını yasakladı. İskenderiye Kütüphane Müdürü görevden alındı ve Mısır, papirüs ticareti üzerindeki tekeline sıkı sıkıya sarıldı. Bu durum Bergama’yı yazı malzemesi açısından zor bir duruma soktu ve Bergama Kralı II. Eumenes, bir krizle karşı karşıya kaldı. Kral, papirüse alternatif bir yazı malzemesi bulunmasını emretti ve bunu başarana ödül vereceğini açıkladı.
Bu krize çözüm olarak, Sardesli sanatçı Krates, kralın talimatını yerine getirmek için çeşitli deneyler yapmaya başladı. Nihayetinde Krates, dişi buzağı derisinden özel bir yöntemle hazırlanmış, yazı yazılabilir bir yüzey geliştirdi. Kral II. Eumenes’in beğenisini kazanan bu yeni malzeme, "parşömen" adıyla anılmaya başlandı. Parşömen, papirüse kıyasla daha dayanıklı ve uzun ömürlüydü. Bu özellikleri sayesinde, Bergama Kütüphanesi’nin rekabet gücü arttı ve bilgi birikimini sağlamlaştırdı.
Krates’in yardımcısı İrodikos, parşömen üretim sürecini daha da geliştirerek deriyi daha ince katmanlara ayırmayı başardı. Böylece parşömen, istenilen boyut ve kalınlıkta kesilebiliyor, kitap yapımında daha işlevsel hale getirilebiliyordu. Parşömen, sadece Bergama’da değil, zamanla tüm antik dünyada bilinen ve kullanılan bir yazı malzemesi haline geldi. Yüksek kalitesi ve dayanıklılığı nedeniyle "Bergama Kağıdı" veya "Charta Pergamena" olarak anılmaya başlandı ve bugünkü dilimizde "parşömen" adını aldı.
Parşömenin keşfi, Bergama Kütüphanesi’nin prestijini daha da artırdı. Bergama, bilgi ve kültürün merkezi olarak, dönemin en önemli kütüphanelerinden birine ev sahipliği yapıyordu. Bu kütüphane, sadece bir bilgi deposu değil, aynı zamanda yeni fikirlerin doğduğu, bilginin halka aktarıldığı bir mekandı. Bergama halkı, sokaklarda yazılı kağıtlar bulduğunda onları saklar veya korunmaları için gizlerdi. Bilgelik, yazıya dökülerek ölümsüzleştiriliyordu. Yazı, sözü aşarak kalıcılığa kavuşuyor, zamana meydan okuyordu.
Bergama’da sözlü kültür güçlüydü ancak yazı, bu bilgeliği kayıt altına almak için vazgeçilmezdi. Söz, konuşmacının becerisini ve hitabet gücünü gerektirirken, yazı bu sözleri dizginleyip kalıcı hale getirirdi. Atasözünün dediği gibi, "Söz uçar, yazı kalır." Yazıya dökülmeyen sözler, zamanı geldiğinde yok olurken, yazıya dökülen sözler geleceğe ulaşırdı.
Bergama Kütüphanesi, sadece yazılı eserleri değil, aynı zamanda bilgeliği ve erdemi de saklayan bir yapıydı. Yazı, bilgi aktarımının temel aracı olarak, Bergama’da yeniden doğmuş ve insanlığa yeni ufuklar açmıştı. Parşömen, bilgiyi koruma ve yayma konusunda devrim niteliğinde bir yenilik olarak kabul edilmiştir. Günümüzde de yazının, bilginin ve kültürel mirasın korunmasının önemi Bergama örneğiyle hatırlanmaktadır. Bu antik kent, yazının diyarı olarak, bilgiyi kalıcı hale getirmenin ve insanlık tarihine ışık tutmanın önemini bizlere gösteriyor.
Wed, Nov 13, 2024 2:43 PM
Comments (Total 0)